4 Ağustos 2014 Pazartesi

Nezaket Kurallarına Uyalım Uymayanları Uyaralım!!!

Eskidendi o eskiden der eskiler!!Gerçekten de öyle mi ?Eskide mi kaldı nezaket?

Bir rica,bin minnet,hoş söz, çok mu eskiler de kaldı?Hala yaşayanlar olmalı,olduğuna inanmalıyız.
Ben gibi,siz gibi birileri hala olduğunu inanırsa yeni nesile bir şeyler bırakabiliriz.
Nasıl olacak ki bu dediğinizi duyar gibiyim.Örnek olarak,kişilerin zihninde güzel ve etkili bir imaj bırakarak başarabiliriz.
Eskiden toplu taşıma araçlarında bir yaşlı,genç,hamile,engelli gördüğümüzde yerimizden hemen zıplar,zıplamazsak annemiz tarafından dürtüleceğimizi biler yerimizden zorunlu olarak beklide kalkardık.Çoğu nesil bu anları yaşamıştır.Yerinize oturan kişilerin küçük bir duası,içten gülümsemesi o an ayakta gitmeye değer dedirtirdi.
Şimdilerde ise  yanındaki koltuğa küçücük çocuklarını oturtup,şoför uyarmasa kucağına almaya cürette dahi bulunmayan anneler olduk,ne değişti sizce neden bu kadar çabuk tükettik.Sevmeyi,hoşgörüyü,nezaketi,sıcacık bir merhabayı,gülümsemeyi….
Çok mu yoruyor hayat hiç mi zaman yok güzel duygular beslemeye?
Bir günde kaç kez selam veriyoruz tanımadığınız kişilere?Kaç kez içten gülümsüyoruz?Küçük bir çocuk gördüğümüzde ya da bir hayvan kaç kez başını okşayarak geçiyoruz?
Sevmekten ve sevilmekten neden bu kadar kaçıyoruz?Ne gerek var sözünü ne kadar çok kullanır olduk hayatımızda!
“Her şey sevmekle başlar”  Sevin,sevilin,gülümseyin,görmemezlikten gelmeyin birbirinizi!
İş yerinizde,ailenizde.Yarın kahve yapıp iş arkadaşınıza senin için yaptım diyebilirsiniz,Annenize sürpriz yapıp ya da sevdiğiniz kişilere çiçek koparıp  bir akşam kapılarını çalabilirsiniz.Şaşıracaklar ama inanın nezaket domino taşları gibidir,oyunu siz başlatabilirsiniz.Bugün siz,yarın onlar,diğerleri….

Yazımı son olarak beni çok etkileyen bir video ile tamamlıyorum.


Yarın güzel bir gün olsun unutulanların hatırlanması ve yaşatılması dileğiyle…..


24 Temmuz 2014 Perşembe

Antrenmansız Asla!!!

İş hayatında antrenman yapmak biraz açalım bu konuyu ne olabilir sizce bir kişi sporcu değilse nasıl antrenman yapar dediğinizi duyar gibiyim?

İş hayatımızda zaman geçtikçe tek düze bir hal alırız,Ben bu işi artık biliyorum daha iyisi ne olabilir ki? diyerek günümüzü tamamlarız lakin özellikle, özel sektörde çalışıyorsak birilerinin gözüne fena batarız.

Gelişim,gelişim,kişisel gelişim her şeyin başı kendini tanımak ve durmadan geliştirmektir aslında!
Örneğin;Bir köşe yazarı.Yazdığı konular genel itibariyle belirli,stili,tarzı,dili,üslubu belirli, kendine özgü burada tamamız.Peki ya hiç 'Sait Faik Abasıyanık' olsaydı bu yazıyı nasıl yazardı,nasıl düşünürdü, bir 'Ahmed Arif' yazsaydı nasıl şiirsel yazardı, bu yazıyı ben daha farklı nasıl yazabilirdim diye düşünüyor olmalıdır.

Yaptığı iş aynıdır ama üzerine sürekli antrenmanlar yapmak işin kalitesini arttırır.

Antrenmansız hiç bir işi tam anlamıyla bitmiş saymayın.Düşünün bir sporcu neden sürekli antrenman yapar? Düşer yarışı kaybeder ama sürekli antrenman yapar, hedefi vardır odak noktası kazanmak ve başarmaktır.Her düşüşte farklı bir pencereden bakar,rakibinin gözüyle kendini tanımaya çalışır ve sonunda birinci olmaya hak kazanır.

Tek düzelikten kurtulun.Sizde yaparsınız zor değil Biraz istek ve zaman!!!



22 Temmuz 2014 Salı

'İş Olsun Torba Dolsun Diyenlerdenseniz' 
Buyurun HOŞ GELDİNİZ!

İş yapıyorum,çok yoğunum,yetiştiremiyorum,zaman yetmiyor,bir ara bakarım...Tanıdık geliyor mu? Bir yerden bu sözler bana çok yakın...

Başlığımı taçlandıran kişiler vardır,'İş olsun torba dolsun' diyenler,güne mutsuz başlarlar ortada dolaşırlar,koşuştururlar,telefonları susmaz,mail trafiği almış başını gider,bir yemek arası vardır bitmek bilmez,sigara arasına hiç girmiyorum!!İşte o an gelir mesaisi biter ve evine huzurla gider.

Birde Kimileri vardır,Benim gibi,sizin gibi,bir kaçımız gibi,çalışır,didinir,diğeri gibi tek bir işe odaklanıp mesaisi bitince gitmez,aynı anda on işi birden idare eder,mesaisi gelir yarına da kalmasın şu işide bitirip öyle çıkayım der,der,der,ve  tükenmiş halde evine gider. Hangisi doğrudur sizce?Hangisi daha çok takdir görür?

Ne kadar çalışırsanız çalışın,bir işi de yapsanız,on işi de yapsanız işteki duruş ve özgüven çok önemlidir.Nereden geçtik bu konuya dediğinizi duyar gibiyim.İşin temeline inerseniz iki karakter vardır iş hayatında özellikle baskın iki karakterden söz edilir.Biri çok çalışıp kendini tüketenler:),diğeri ise çok çalış'mış' gibi yapanlar...

Mış'lar hep kazanır aslında rahattırlar ve rahat oldukları , kendilerine olan özgüvenleri yüksek olduğu için kimse niye rahatsın bu kadar demeye cesaret edemez.

Tükenenler ise kaybeder,psikolojik olarak yıpranırlar,beklentileri çok yüksektir,kendilerini kıyaslarlar,o kadar çok çalışmışlardır ki bir gün erken işten çıksalar göze batarlar,onlar işletmenin kıymetli gibi görünen ama aslında ezilen psikolojik baskıya maruz kalan kesimidir.

Çokta yazımı uzatmadan Ne olursanız olun kapasitenizi,enerjinizi çok fazla zorlamayın,kendinize zaman ayırın,sessiz kalmak her zaman saygı değildir,yeri geldiğinde sorun,sesinizi yükseltin,yanlış deyin,olmaz deyin ama o özgüven çıksın ortaya ,Korkmayın kendinizi dinlerseniz korkunun kaynağını bulup mutlu olabilirsiniz.

Siz işletmelerin yıkılmaz direklerisiniz.Yeter ki biraz sesiniz duyulsun!!





20 Temmuz 2014 Pazar



Başkası Olma Kendin Ol! 

İş hayatında, en büyük sorunlardan biri de olmadığımız biri gibi davranmaktır. Bir örnekle açıklayarak devam edelim: Örneğin, bir insan kaynakları uzmanı olmak istiyorsunuz. Bunun için çaba gösteriyor, uğraşıyor, didiniyor ama yine de bir arpa boyu yol alamıyorsunuz. İnsan Kaynakları Departmanlarında, üçüncü kademe bir memur olarak yolunuza devam ediyorsunuz ki bu büyük bir hedef değildir. En azından sizin hayaliniz değildir. Üçüncü kademeden başlayabilirsiniz. Ancak aradan üç yıl geçtiğinde hala aynı yerdeyseniz işte burada bir sorun var demektir. Yükselemiyorsunuz. Ama çalışıyorsunuz da! Peki sorun nerede? Sorunu bu noktada kendinizde aramalısınız.
Bu iş size gerçekten uygun mu?
Sizin karakterinizle bu işte gereken karakter özellikleri örtüşüyor mu?
Yoksa tamamen size ters karakter özelliklerine sahip olunması gereken bir iş mi?
Kendinizle yüzleşin. Sırf iş öyle gerektiyor diye olmadığınız biri gibi davranamazsınız.
Sırf iş sert olmayı gerektiyor diye sert biri olamazsınız. MIŞ GİBİ YAPARSINIZ! İş hayatında altın kural kendin olmaktır. Başkası olmayın, kendiniz olun! Hem siz de mutlu olursunuz. Sonra mı? Sonra gelsin terfiler, yükselişler, başarılar.
Karakterinize uygun bir iş seçin.

Öyleyse Tarkan'dan geliyor:

11 Haziran 2014 Çarşamba


İş Yerimizde Kaçımız Kaybetmekten Korkulanız?
Soruyor muyuz kendimize şuan çıkıp gitsem işverenim ne yapar?
Vazgeçilmez olma yolunda mıyım?

Düşündüğünüzü ve sorguladığınızı hisseder gibiyim.Çok azımız belkide, en azından işin çok başında, kimsenin kaybetmekten korkan bir işvereni olmayacaktır.O zaman diliminin kısa ve uzun olması yine çalışanın, yani bizlerin elindedir.İş hayatına başladığınız ilk günlerde büyük bir heyecan ve heves olur kişiler üzerinde her kuşakta böyledir muhakkak,bu heves ve hırs kimilerinde bir ay sürer,kimilerinde ise .....devamını sizlerden bekliyorum.
Zamanla monotonlaşır işimiz,terfiler,ücret,çalışma saatleri,zam,problem olmaya sorgulanmaya başlanır.Beklentiler artar ama değişen hiçbir şey yoktur.Koşullar her zaman kötü bizler ise bulunmaz çalışanlarızdır.Kendimizi ve işimizdeki başarımızı sorgulamayı bırakır,koşullara odaklanır enerjimizi dibe çekmeye başlarız.Zaman geçtikçe işe olan,işverenimize olan bağlılığımız azalır ve başka işlere el altından bakmaya başlarız.Ama asla kendimizi sorgulamayız.Çünkü "BİZ MÜKEMMEL ÇALIŞANIZ".

Bu kadar yarattığımız problemler içerisinde, olumsuz durumları sorgular,kendimizi  nasıl o işletmede  mükemmel ,kaybedilmekten korkulan, yeri dolmayacak bir çalışan olabilirim düşüncesinden uzak tutarız.Çünkü değişmez gerçekleri kabul eder özel sektör yarını belli olmaz güvenilmez, koşullar ortada diyerek belkide o işletmedeki koltuklarımızı tamiri mümkün olmayacak sarsıntılara maruz bırakırız ve yanılırız.İş hayatımızın çok başında veya ortalarında konumumuz ne olursa olsun,maaşımız,çalışma saatlerimiz mükemmel olsun eğer yeri illa ki dolacak bir çalışansak zaman bize sürprizler yapabilir hazırlıklı olmalıyız.


Önceki yazımda hedef tahtanızın olmasının önemini dile getirmiştim.Hedef tahtanız ne kadar sağlam,birikimleriniz,sabrınız,enerjiniz,işe bağlılığınız en önemlisi çalıştığınız işletmeye ve işinize saygınız ne kadar yüksek olursa , öncelikle kendinize değer katar, sonrasında ise çalıştığınız işletmenize,ve öyle bir an gelir ki tüm tahtanızdaki hedeflere hiç beklemediğiniz anda ulaşabilirsiniz.


Enerjinizi yüksek tutar,değişme ihtimali olmayan koşulları sevgiyle kabul ederseniz başarılamayacak hiç bir durum olmayacaktır.Kişinin başarısı kendine olan güveninden gelir.


Yarın koltuğunuza oturduğunuzda işimi bugün daha çok seviyorum diyerek çalışmayı deneyin ve gün içerisinde tekrarlayınız.Göreceksiniz ki enerjiniz  neleri başaracaktır.


Çalışma hayatınızda kaybedilmekten korkulan çalışanlar,yöneticiler olmanız dileği ile sizleri selamlıyorum.







28 Mayıs 2014 Çarşamba

İş Hayatında Hedef  Tahtanızın Olmaması ya da Yıpranmış Bir Tahtaya çizikler atmak....

Sizin tahtanız hangisi ya da en doğrusu hiç hedef tahtanız oldu mu?

Benim oldu hemde binlerce kez diyorsanız o zaman size bir soru kaç kez dönüp baktınız o tahtaya,kaç kez değişiklikler yaptınız,kaç kez daha da eklediniz ve iyi gidiyor dediniz.. Sanırım sadece çizdiniz..

İşte tam o noktada 5 sene sonra yanıldınız.Yoruldunuz ve yıprandınız.Çünkü sadece hayal ettiniz ve bir çizik attınız,attınız attınız,, O kadar...

Enerjiniz tükendi yaşınız ilerledi,unuttuğunuz çizikler sizi bir bir karamsarlaştırdı hayata,işinizi bir para aracı olarak görmeye başladınız.Ve sonunda çalıştığınız iş yerinde tazminatı için ertelenen sıradan bir araç oldunuz.

Bunu işvereniniz değil siz kendiniz yaptınız.Çünkü başta çizik atılan hedeflerinizi ertelediniz,beklentileriniz arttıkça hedefleriniz geriledi fark etmediniz ve bu durum sizi için için bitirdi ama üzgünüm yine fark etmediniz.

"Çalışmak için değil yaşamak için çalışıyoruz." Ünlü Bir Yazarın sözüne geldiniz.

İş Hayatına yeni adım atacak,işin çok başında arkadaşlar lütfen hedeflerinizi yazabileceğiniz bir tahtanız olsun kara ya da yeşil fark etmez.Eksi ve artı yönlerinizi de yazın..Uzun uzun çizikler atın yanlarına gerçekleşti,gerçekleşecek..Pes ETMEYİN!SAKIN!!!

İş hayatına başlamış,belki de çok seneler emek vermiş arkadaşlarıma da sesleniyorum.
Hiç bir şey için geç değil.YAPABİLİRSİNİZ!!!

Bu yazımdan sonra umut ediyorum ki herkesin bir hedef tahtası olacak..Ve hepiniz yazmaya ve çizikler atmaya başlayacaksınız.

Bugünden sonra gerçekleşen hedeflerinizi blogum da paylaşmanız beni çok mutlu eder....

Sevgiyle ve hedefleri sağlam bir hayatla sizleri selamlıyorum...

Bir dahaki yazımda görüşmek üzere....

Not:Hedefleriniz ne kadar çok madde den oluşursa oluşsun Pes Etmeyin!Her şeyin Bir yolu bulunur YETER Kİ İSTEYİN!!


28 Nisan 2014 Pazartesi

KARİYER...
Büyük harflerle kariyer...
KA-Rİ-YER!
Kariyer :) ya da KaRiYeR...
Nasıl yazarsanız yazın, sonuç hiç değişmiyor: Kariyer, sevimsiz bir kelime.
Bir kere burada anlaşalım.
İşini sevenler, hobimi meslek ettim diyenler, 'ben iş yerimde çok mutluyum, mesai mi? Ben severek kalıyorum kii :)' diyenler!!! Sözüm size. Hiç bir iş hayatı sevimli, iyi, hoş, güzel değildir. Kariyer dedikleri, iş dedikleri sevimsiz, çirkin bir şeydir. İnsanlar vardır, paraları vardır ve sizi çalıştırırlar. Sizler, onların paralarının onda birinin onda birinin onda birini kazanabilmek için deliler gibi gece gündüz çalışır ve mutsuzluktan ölmeyesiniz diye buna kariyer dersiniz.
Bir de kariyer uzmanları vardır. İnsan Kaynakları Uzmanları'ndan bahsediyorum. Onlar da blogumuzun konusu olacak. Bugün bloglamaya başlıyoruz.

Personel, personel tipleri, personel avcıları, kariyer manyakları, insan kaynakları departmanları, insan kaynakları uzmanları, iş görüşmeleri ve bunun gibi kariyere ve insan kaynaklarına dair ne varsa hepsi bugünden itibaren bu blogda olacak!

Kariyerinizde başarılar,
İyi çalışmalar...
Saygılarımla

NOT. Maillerinizde cc'ye beni eklemeyi unutmayın ;) Şaka, şaka...